30 Ağustos 2010 Pazartesi

30 AĞUSTOS KUTLU OLSUN VE HİÇ UNUTULMASIN !



KUVAYI MİLLİYE DESTANI

26 AĞUSTOS GECESİNDE SAATLER
İKİ OTUZDAN BEŞ OTUZA KADAR
VE
İZMİR RIHTIMINDAN AKDENİZ'E BAKAN NEFER



Saat 2.30.

Kocatepe yanık ve ihtiyar bir bayırdır,
ne ağaç, ne kuş sesi,
ne toprak kokusu vardır. Gündüz güneşin,
gece yıldızların altında kayalardır.
Ve şimdi gece olduğu için ve dünya karanlıkta daha bizim,
daha yakın, daha küçük kaldığı için ve bu vakitlerde topraktan
ve yürekten evimize, aşkımıza ve kendimize dair sesler geldiği için
kayalıklarda şayak kalpaklı nöbetçi
okşayarak gülümseyen bıyığını seyrediyordu Kocatepe'den
dünyanın en yıldızlı karanlığını.

Düşman üç saatlik yerdedir ve Hıdırlık tepesi olmasa
Afyonkarahisar şehrinin ışıklan gözükecek.
Kuzeydoğuda Güzelim dağları ve dağlarda tek tek ateşler yanıyor.

Ovada Akarçay bir pırıltı halinde ve şayak kalpaklı nöbetçinin hayalinde
şimdi yalnız suların yaptığı bir yolculuk var:
Akarçay belki bir akar su, belki bir ırmak, belki küçücük bir nehirdir
Akarçay Dereboğazı’ında değirmenlieri çevirip ve kılçıksız yılan balıklarıyla Yedişehitler kayasının gölgesine girip çıkar.
Ve kocaman çiçekten eflatun kırmızı beyaz ve sapları bir,
bir buçuk adam boyundaki haşhaşların arasından akar.

Ve Afyon önünde Altıgözler köprüsünün altından
gündoğuya dönerek ve Konya tren hattına rastlayıp
yolda Büyükçobanlar köyünü solda ve Kızılkilise'yi sağda bırakıp, gider.

Düşündü birdenbire kayalardaki adam kaynakları ve
yolları düşman elinde kalan bütün nehirleri.

Kim bilir onlar ne kadar büyük, ne kadar uzundular?
Birçoğunun adını bilmiyordu, yalnız, Yunan'dan önce
ve Seferberlik'ten evvel Selimşahlar çiftliğinde ırgatlık ederken
Manisa'da geçerdi Gediz'in sularını başı dönerek.

Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu.
Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki şayak kalpaklı adam
nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden güzel, rahat günlere inanıyordu
ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında,
birdenbire beş adım sağında onu gördü.

Paşalar onun arkasındaydılar.
O, saati sordu
Paşalar: 'Üç', dediler.
Sarışın bir kurda benziyordu
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun başına kadar,
eğildi, durdu.
Bıraksalar
ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkla akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe'den Afyon ovasına atlayacaktı.


Saat 3.30.

Halimur - Ayvalı hattı üzerinde manga mevziindedir.

İzmirli Ali Onbaşı (Kendisi tornacıdır) karanlıkta göz yordamıyla
sanki onları bir daha görmeyecekmiş gibi
baktı manga efradına birer birer:
Sağda birinci nefer sarışındı, ikinci esmer.
Üçüncü kekemeydi fakat bölükte yoktu onun üstüne şarkı söyleyen. Dördüncünün yine mutlak bulamaç istiyordu canı.
Beşinci, vuracaktı amcasını vuranı tezkere alıp Urfa'ya girdiği akşam.
Altıncı, inanılmayacak kadar büyük ayaklı bir adam,
memlekette toprağını ve tek öküzünü
ihtiyar bir muhacir karısına bıraktığı için kardeşleri onu
mahkemeye verdiler ve bölükte arkadaşlarının yerine nöbete kalktığı için
ona 'Deli Erzurumlu' derdiler. Yedinci Mehmet oğlu Osman'dı.
Çanakkale'de, İnönü'nde, Sakarya'da yaralandı
ve gözünü kırpmadan daha bir hayli yara alabilir,
yine de dimdik ayakta kalabilir.
Sekizinci İbrahim korkmayacaktı bu kadar
bembeyaz dişleri böyle tıkırdayıp birbirine böyle vurmasalar.
Ve İzmirli Ali Onbaşı biliyordu ki:
tavşan korktuğu için kaçmaz kaçtığı için korkar.


Saat: 4

Ağzıkara-Söğütlüdere mıntıkası.

On ikinci Piyade Fırkası.
Gözler karanlıkta, uzakta.
Eller yakında, mekanizmalar Üzerinde.
Herkes yerli yerinde.
Tabur imamı, mevzideki biricik silahsız adam: ölülerin adamı,
kırık bir söğüt dalı dikerek kıbleye doğru, durdu boyun büküp
el kavuşturup sabah namazına, içi rahattır.
Cennet, ebedî bir istirahattır. Ve yenilseler de, yenseler de âdâyı,
meydânı gazadan o kendi elleriyle verecektir
Cenabı rabbülâlemîne şühedâyı.


Saat: 4.45.

Sandıklı civarı.

Köyler.

Sarkık, siyah bıyıklı süvari,
çınar dibinde, beygirinin yanında duruyordu.

Çukurova beygiri kuyruğunu karanlığa vuruyordu:
dizkapaklarında kan, kantarmasında köpük...

İkinci Süvari Fırkası'ndan Dördüncü Bölük,
atları, kılıçları ve insanlarıyla havayı kokluyor.
Geride, köylerde bir horoz öttü. Ve sarkık, siyah bıyıklı süvari
ellerinin tersiyle yüzünü örttü. Karşı dağlar ardında,
düşman elinde kalan bir başka horoz vardır:
Baltaibik, sütbeyaz bir Denizli horozu.
Düşmanlar her hal onu çoktan kesip çorbasını yapmışlardır.


Saat beşe on var.

Kırk dakka sonra şafak sökecek.
'Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak'
Tınaztepe'ye karşı Kömürtepe güneyinde.
On beşinci Piyade Fırkası'ndan iki ihtiyat zabiti ve onların genci,
uzunu, Darülmuallimin mezunu Nureddin Eşfak,
mavzer tabancasının emniyetiyle oynıyarak konuşuyor:

— Bizim İstiklâl Marşı'nda aksıyan bir taraf var,
bilmem ki, nasıl anlatsam, Akif, inanmış adam,
fakat onun, ben, inandıklarının hepsine inanmıyorum.
Meselâ, bakın 'Gelecektir sana vadettiği günler Hakkın.
'Hayır, gelecek günler için gökten âyet inmedi bize.
Onu biz, kendimiz vadettik kendimize.
Bir şarkı istiyorum zaferden sonrasına dair.
'Kim bilir belki yarın...'



Saat beşe beş var.

Dağlar aydınlanıyor.
Bir yerlerde bir şeyler yanıyor.
Gün ağardı ağaracak.
Kokusu tütmeğe başladı:
Anadolu toprağı uyanıyor.
Ve bu anda, kalbi bir şahan gibi göklere salıp
ve pırıltılar görüp ve çok uzak
çok uzak bir yerlere çağıran sesler duyarak
bir müthiş ve mukaddes macerada, ön safta, en ön sırada,
şahlanıp ölesi geliyordu insanın.
Topçu evvel mülâzimi Hasan'ın yaşı yirmi birdi.
Kumral başını gökyüzüne çevirdi, kalktı ayağa.
Baktı, yıldızları ağaran muazzam karanlığa.
Şimdi bir hamlede o kadar büyük.
Öyle şöhretli işler yapmak istiyordu ki bütün ömrünü
ve hâtırasını ve yedi buçukluk bataryasını
ağlanacak kadar küçük buluyordu.

Yüzbaşı sordu:

— Saat kaç?

— Beş.

— Yarım saat sonra demek...

98956 tüfek ve şoför Ahmet'in üç numrolu kamyonetinden
yedi buçukluk şnayderlere, on beşlik obüslere kadar,
bütün aletleriyle ve vatan uğrunda, yani, toprak ve hürriyet için
ölebilmek kabiliyetleriyle Birinci ve ikinci Ordu'lar baskına hazırdılar.

Alaca karanlıkta, bir çınar dibinde, beygirinin yanında duran sarkık,
siyah bıyıklı süvari kısa çizmeleriyle atladı atına.
Nureddin Eşfak baktı saatına:

— Beş otuz...
Ve başladı topçu ateşiyle
ve fecirle birlikte büyük taarruz...

Sonra.
Sonra, düşmanın müstahkem cepheleri düştü.
Bunlar:
Karahisar güneyinde 50
ve doğusunda 20-30 kilometredeydiler.

Sonra.
Sonra, düşman ordusu kuvâyi külliyesini ihata ettik Aslıhanlar civarında 30 Ağustosa kadar.

Sonra.
Sonra, 30 Ağustosta düşman kuvâyi külliyesi imha ve esir olundu.

Esirler arasında General Trikopis: alaturka sopa yemiş bir temiz ve sırmaları kopuk firenk uşağı...

Yaralı bir düşman ölüsüne takıldı Nureddin Eşfak'ın ayağı.
Nureddin dedi ki:
'Teselyalı Çoban Mihail,'

Nureddin dedi ki:
'Seni biz değil, buraya gönderenler öldürdü seni...'

Sonra.
Sonra, 31 Ağustos günü ordularımız İzmir'e doğru yürürken
serseri bir kurşunla vurulan Deli Erzurumluydu.
Devrildi. Kürek kemikleri altında toprağı duydu.
Baktı yukarı, baktı karşıya. Gözleri hayretle yandılar:
önünde, sırtüstü, yan yana yatan postalları
her seferkinden kocamandılar.
Ve bu postallar daha bir hayli zaman
üzerlerinden atlayıp geçen arkadaşların arkasından
seyredip güneşli gökyüzünü ihtiyar bir muhacir karısını düşündüler.

Sonra.
Sonra, sarsılıp ayrıldılar birbirlerinden ve Deli Erzurumlu ölürken
kederinden yüzlerini toprağa döndüler.

Solda, ilerdeydi Ali Onbaşı,
Kan içindeydi yüzü gözü.
Bir süvari takımı geçti yanından dörtnala.
Kaçanı kovalamıyordu yalnız ulaşmak da istiyordu bir yerlere
ve sadece kahretmiyor yaratıyordu da.
Ve kılıçların, nalların, ellerin ve gözlerin pırıltısı
ardarda çakan aydınlık bir bütündü.

Ali Onbaşı bir şimşek hızıyla düşündü ve şu türküyü duydu:
'Dörtnala gelip uzak Asya'dan Akdeniz'e
bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim.

Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benziyen toprak, bu cehennem, bu cennet bizim.

Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu, bu davet bizim.

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
Ve bir orman gibi kardeşçesine bu hasret bizim...'


Sonra.
Sonra, 9 Eylülde İzmir’e girdik ve Kayserili bir nefer
yanan şehrin kızıltısı içinde gelip öfkeden, sevinçten,
Ümitten ağlıya ağlıya,
Güneyden Kuzeye,
Doğudan Batıya,
Türk halkıyla beraber seyretti İzmir rıhtımından Akdeniz'i.

Ve biz de burda bitirdik destanımızı.
Biliyoruz ki lâyığınca olmadı bu kitap,
Türk halkı bağışlasın bizi,
onlar ki toprakta karınca,
suda balık, havada kuş kadar çokturlar,
korkak, cesur, câhil, hakîm ve çocukturlar
ve kahreden yaratan ki onlardır,
kitabımızda yalnız onların maceraları vardır...



Nazım Hikmet Ran

27 Ağustos 2010 Cuma

Cuma Fotosu



Hayir, hayir deneysel bir foto falan degil. Sadece pancur araligindan sizan gun isiginin duvardaki (ve yatak basligindaki) izi.

Foto: Bendeniz

26 Ağustos 2010 Perşembe

Trans Sibirya VII- Son etap, Birobidyan'dan Vladivostok'a



Yolculugumuzun son 1,000 km.sine girdik. Artik onumuzde sadece Habarovsk ve Vladivostok var.

Sehrin Armasi

Habarovsk (8493 km, Moskova Saati +7)



Habarovsk (Rus.:Хаба́ровск, Nüfus 583,072) Uzak Doğu Rusya'da, Rusya - Çin sınırına yaklaşık 30 km. uzaklıkta bir şehirdir. Şehir Vladivostok'tan sonra Uzak Doğu Bölgesi'nin ikinci büyük ama en guzel kentidir.



Habarovsk, ismini kaşif Yerofey Habarov'dan alır. Şehir Amur ve Ussuri ırmaklarının birleştiği noktada 1858 yılında bir uç karakol olarak kurulmustur. Bolge’de Ruslar’dan once gocmen Çinli kabilelerin egemenligi soz konusuymus.



Sehir oldukca sasirtici bir sekilde, senenin 300 gunu gunes almakta (Internetin yalancisiyim !) ve Fransa’nin Nice sehriyle ayni paralel uzerinde bulunuyor.

Halk plajlara hucum etti, vatandas suya giremedi !

1894’de Rus Cografya Dernegi’nin bir subesi Habarovsk’da aciliyor. Bu da sehirde Kutuphaneler, tiyatorlar ve muzelerin acilmasini tetikliyor. Gunumuzde, yaklasik 600,000 nufuslu sehirde 60 tane muze bulunuyor (3 milyonluk Izmir’de kac tane var acaba ?)



Amur Nehri’nin (Çince’de Siyah Ejderha Nehri) yaninda kurulmus olmasi nedeniyle sehir her zaman onemli bir ticaret merkezi olmus. 1916 yilinda Amur Nehri’nin iki kiyisini baglayan kopru bittikten sonra Trans Sibirya hatti nehrin karsi kiyisina gecebilmis. Bu da, Trans Sibirya’nin gectigi diger sehirlerde oldugu gibi sehrin onemini daha da artirmis. Bu koprunun planlari 1908 Uluslararasi Paris Sergisi’nde (EXPO’nun dedesi) Eyfel Kulesi ile birlikte Altin Madalya’ya layik gorulmus !

Amur Koprusu

Vladivostok’tan farkli olarak Habarovsk, Sovyet doneminde yabancilara (Ya da kendi yurttaslarina) kapali bir sehir olmamis. Bu da yanibasindaki Çin’den her daim ziyaretci almasina neden olmus. Bugun de yilda bir milyon civarinda Çinli turist ve Japonya ve Kore’den yatirimcilar sehri ziyaret ediyor.

Tren Gari

Sehrin uluslararasi Havaalani’ndan Japonya, Cin, Kuzey Kore, Guney Kore ve Israil’e ucuslar var. Ayrica Amur Nehri’nde isleyen vapur araciligiyla 1,000 km. Kuzeye dogru gitmek mumkun. Cin’in Fuyuan sehrine de gunluk vapur seferleri bulunuyor.

Guzel Sehir !

Yolculugumuzun son duragina dogru, icimizde biraz huzun ve tatli bir yorgunlukla yola koyulalim.








Yolculugumuzun son duragina kazasiz, belasiz vasil olduk ! Vladivostok’tayiz.

Sehrin Armasi

Vladivostok (9288 km, Moskova Saati +7)



Yola cikali 9,288 km ve de (Irkuts’da ki 3-4 gunluk molayi saymazsaniz) yaklasik 8 gun oldu. Mesafenin ne kadar korkunc oldugunu anlamak icin Rusya ve Turkiye’nin yuzolcumlerini kiyaslayan haritaya bakmak yeterli olacaktir.



Vladivostok (Rusça: Владивосто́к, Nüfus 594,701) Rusya’nin Uzakdogu bolgesinin en buyuk kenti ve Buyuk Okyanus kiyisindaki en onemli liman sehri.

Tren Gari

Vladivostok ismi Rusca’da "Dogu’nun Hakimi" anlamina geliyormus. Burada’da Istanbul’daki benzer bir halic bulunuyor ve oradakine de Altin Boynuz deniyormus.

Vladivostok Halic'i

Sehir 1859’da kucuk bir donanma ussunu kurulmasiyla sekilenmeye basliyor. 1899’da ilk yuksek ogrenim kurumu aciliyor (Bugun 6 Universite var). Bir klasik olarak Vladivostok’a demiryolunun gelmesi sehrin kaderini degistiriyor, ekonomi patliyor vs.



Rus Donanmasının Uzakdoğu Filosu’nun da ana üssü durumunda olmasi nedeniyle 1958-1991 yillari arasinda sehre yabancilarin girmesi yasakmis.Bu tarihten once ise sehirde yogun bir Koreli ve Cinli nufusu bulunuyormus. Bugun ise cogunluk dogal olarak Ruslar ve Ukraynalilar’da.

Uzakdogu'yu Rusya'ya katanlarin anisina dikilmis anit

Sehrin en onemli sorunu, balikcilik ve deri sanayi, enerji santralleri, tersaneler ve donanma ussu nedeniyle meydana gelen kirlilik. Kirlilik bazi bolgelerde ekolojik felaket boyutlarina ulsamis durumdaymis. Bilim adamlarinin soyledigine gore bolgede agir metal kirliligi o kadar yogunmus ki, hicbir yer yasamak icin uygun ozelliklere sahip degilmis.



Biraz da guzel seylerden bahsedelim. Vladivostok sehrinin merkezi dunyanin en kirli bolgelerinden birisi olmasina ragmen cevresi, dunyanin en nadir ve en guzel bazi canlilarina yuva olmus durumda. Guzel seylerden bahsedelim dedik ama ne yazik ki bahsedecegimiz 3 yirticinin da soyu cok ciddi tukenme tehlikesiyle karsi karsiya.

Sibirya Kaplani

Dogada yaklasik 500 Sibirya Kaplani’nin (Amur Kaplani- Panthera tigris altaica) kaldigi dusunuluyor. Vladivostok’un 250 km kuzeyinde, Rus Bilimler Akademisi’nin kurdugu bir Sibirya Kaplani koruma alani bulunuyor. Bu sayede son yillarda kaplan nufusunda bir nebze de olsa artis saglanmis.

Sibirya Kaplani

Dunya’da Sibirya Kaplani’ndan daha guzel bir canli varsa, bana gore o Amur Leopari ’dir (Mancurya leopari-Panthera pardus orientalis). Rusya Uzakdogusu’nda Kore ve Cin’in kuzeydogusundaki kucuk bir alanda yasamaktalar. Doga’da 30-35 birey kaldigi dusunuluyor.

Amur Leopari

Boyle guzel bir canliyi yok eden insana ve insanliga soylenecek soz bulamiyorum.
www.amur-leopard.org adresinden bu guzel canlinin filmlerini seyredebilirsiniz.

Amur Leopari

Bolgede yasayan bir baska cok guzel ve nadir canli da Leopar Kedisi.

Leopar Kedisi (Foto: Stefan Kulpa)


Uzun yolculugumuzun sonuna geldik. Bence dunyanin en guzel yolculuguydu. Ancak henuz memlekete donmedik. Bunun icin birkac yol var.
- Trans Sibirya Demiryolu’nu tersten gitmek,
- Vladivostok’tan Moskova’ya, oradan da memleket ucmak,
- Vladivostok’tan feribotla Japonya’ya veya ucakla Japonya, Cin ya da Kore’ye gecip (Hala enerjiniz varsa) biraz da oralarda vakit gecirdikten sonra memlekete donmek.

Benim tercihim Seul’a ucup bir hafta kadar oralari da gordukten sonra Izmir’e donmek olurdu herhalde !

9,288 km.? Vay anasini sayin seyirciler !!!

Gosterdiginiz sabir ve yoldaslik icin tesekkur ederim. Kusurlarimiz affola ! Baska bir yolculukta gorusuruz.

25 Ağustos 2010 Çarşamba

Trans Sibirya VI- Irkutsk'tan Brobidyan’a



Guzeller guzeli Baykal Golu’nu iyice hafizamiza kazidiktan sonra tekrar trenimize binip yolculugumuza kaldigimiz yerden devam ediyoruz. Irkutsk’tan sonraki duragimiz Ulan-Ude

Sehrin Armasi

Ulan Ude (5609 km, Moskova Saati +5)



Ulan-Ude (Rus.: Ула́н-Удэ́; Nufus 359,391 ) Buryat Cumhuriyeti’nin baskenti. Uda Nehri’nin kiyilarinda bulunuyor. Tipik bir Rus/Sovyet aliskanligi olarak sehrin ismi defalarca degismis. Ulan-Ude ismi 1934 yilinda verilmis ve (Sehrin o zamanlar ait oldugu komunist rejimin bir yansimasi olarak) Kizil Gecit anlamina geliyormus.

Bogoyavlensky Kilisesi

1666 yilinda bir Rus kalesi olarak kurulmus. Rusya’nin Cin ve Mogolistan arasindaki en onemli gecit noktasi oldugu icin kisa surede buyumus.

Gar Binasi

1878 yilinda gecirdigi yangin, sehri neredeyse bastan asagi yakmis, bastan asagi yeniden yapmislar !

Geleneksel Kiyafetleriyle Buryatlar

1991 yilina dek yabancilara kapali olan sehrin nufusunun %21’ini Buryatlar olusturuyor. Buryatlar Mogollar'in kuzeyde yasayan bir kolu. Rusya’da yaklasik 450.000 Buryat bulunuyor ve Mogolca’nin bir lehcesi olan Buryatca konusuyorlar.

Buryatya Ana

Sehrin nehir kiyisinda bulunan eski bolumunde, zengin ashap isciligiyle goze carpan eskinin zengin tuccarlarinin evleri bulunuyor

Harikulade islemeleriyle ahsap Ulan-Ude evleri

Sehirdeki en dikkat cekici eserlerden biri de Sehir Meydani’nda bulunan ve dunyanin en buyugu sayilan Lenin’in bronzdan bustu. 1970 yilinda Lenin’in dogum yildonumu nedeniyle yapilan bust, 7,7 metre boyunda 42 ton agirliginda.

Lenin bustu

Trenimiz Ulan-Ude’den Cita’ya dogru yolculuguna devam ediyor.





Sehrin armasi

Çita (6166 km, Moskova Saati +6 )



Çita (Rus.: Чита́, Nufus 316,643) Sehir Çitinka ve Ingoda nehirlerinin birlestigi kavsakta kurulmustur.Sehir Rusya’nin Sibirya Ordusu’nun komuta merkezidir.



Bolge’nin yerlileri cesitli Mogol ve Turk boylaridir. Bu boylar yuzyillarca bu bolgeye gelen Cinli tuccarlarla ticari iliskiler icerisinde olmuslardir. Ruslar’in bolgeye ilk gelisi 1653 yilinda olmustur.

Gar Binasi

Çita da Irkutsk’un oldugu gibi bir surgun sehri olmus (bknz. Trans Sibirya V- Krasnoyarsk'dan Irkutsk'a) 19. yy.’in baslarinda Car I. Nikolas’a karsi 26 Aralik 1825’de yapilan ayaklanmaya katilan bircok sanatci, devlet memuru ve soylu Çita’ya surgune yollanmis. Irkusk’da olanlar burada da olmus: Sehrin entellektuel ve sosyal hayati gelismis, ticaret zirve yapmis, guzel binalar insa edilmis. Bu cabalarin sonucu olarak sehir Sibirya Bolgesi’nin en onemli kereste, altin ve uranyum merkezlerinden birisi olmus.

Eski dost troleybusu Çita'da gormek varmis kaderde !

Gelisen ticaretin bir sonucu olarak 19. yy’in sonlarina dogru sehre yahudiler ve musluman Tatarlar gelmis.

Sehir Meydanindaki Marshrutka'lar (Dolmuslar)

Rusya sehircilik sistemi izgara metodu baz alinarak planlanan sehrilere dayanmakla birlikte Çita bunun bir istisnasi olarak bir cok sehircilik sisteminin uygulandigi bir sehirdir (Demek ki plansiz bir sehir !) Diger bazi Sibirya sehirlerinde oldugu gibi Çita'da da cok guzel islemeli ahsap binalar bulunmakta.



Yolcugumuzun en ilginc duraklarindan biri olan Birobidyan’a dogru yola koyuluyoruz.







Birobidyan (8320 km, Moskova Saati +7)



Birobidyan (Rus.: Биробиджа́н, Nufus 77,250) Yahudi Otonom Bolgesi’nin merkezi. Sibirya’nin gobeginde, Çin sinirinda bir Yahudi Yerlesimi ?!
Sehir ismini Amur Nehri’nin bolgedeki iki buyuk kolu olan Bira (Icinde bira akan bir nehir ? Cennet olmali!) ve Bidzhan’dan almis.
Peki, Çin’in yanibasinda, Orta degil Uzak Asya’da bir Yahudi Bolgesi nasil dogmus ? Ogrenelim:

Sehrildeki sinagoglardan ikisi

Bolgenin Yahudi gecmisi aslinda cok eski degil. 1934 yilinda Stalin’in, Yahudilere de kulturlerini (Sovyet Ideolojisi cercevesinde) yasatmalarina olanak verecek bir yerlesim yerine sahip olmalarina izin veren politikalarinin bir sonucu olarak, soz konusu bolge olusturulmus.

Sehrin meydanindaki Yedi Kollu Samdan

Judaism ve Siyonizm, Sovyet ideolojisinin karsi oldugu iki ideoloji oldugundan, Sovyetlerin denetiminde yeni bir Proleter Yahudi Kulturu olusturmak balica amacmis. Bir baska amac da o yillarda oldukca tenha olan Çin sinirini kalabaliklastirmak !

Propaganda afisi

1930’lardan itibaren daha cok Yahudi yerlesimci cekmek icin, afisler, romanlar, filmler esliginde (Filmlerden birinin konusu: ABD’deki buyuk buhrandan kacip mutlulugu Birobidyan’da bulan bir Yahudi ailesi !) yogun bir propaganda kampanyasi baslatiliyor.

Propaganda afisi

Kampanyalarin etkileri sonucunda sehirdeki Yahudi nufusu artmaya baslar. Sehirde Yiddis gazeteler basilir, tiyatrolar acilir, yeni caddeler olusur ve bu caddelere cesitli yahudi ileri gelenlerin isimleri verilir.

Gar Binasi

1939 nufus sayiminda bolgede, toplam nufusun % 16’sini olusturan 17.695 yahudi yasamaktaymis. Israil devletinin kurulmasindan sonra Yahudilerin buyuk cogunlugu Israil’e goc etmis. Gunumuzde ise yaklasik 77.000 kisilik nufusun 4.000 kadarini, yani yaklasik % 5’ini Yahudiler olusturmakta.
Bolgede halen, bir Yahudi universitesi, okullar, gunluk bir gazete ve Yiddish yayin yapan bir radyo bulunmakta.

Kar Festivalinde yapilan kardan heykeller.

Artik yolculugumuzun son etabina girdik. Bundan sonraki duragimiz Trans Sibirya uzerindeki en guzel sehirlerden biri olan Habarovsk.